Sünbül Sinan Asitanesi
Bizanslılar devrinde âsitânenin olduğu yerde bir manastır olduğu bilinmektedir. Fetihten sonra burası camiye çevrilmiştir. Aynı zamanda burası kutlu fetihten sonra İstanbul’da küşad olan (açılan) ilk tekke olarak bilinmektedir. II. Bayezid döneminde (1481-1512) ise Sadrazam Kocamustafa Paşa tarafından daha da genişletilmiş ve ilaveler yapılmıştır. Bu yapılar bütününe Kocamustafa Paşa Külliyesi denilmiştir. Bu külliyenin içerisinde yer alan Sünbül Efendi Tekkesi ise Sünbüliyye tarikatının merkez dergâhını (âsitâne) oluşturmuştur. İlk olarak Cemâl-i Halvetî yüz kadar dervişiyle İstanbul’u teşrif buyurduklarında bu mekân kendilerine verilmiş ve Dersaâdet’te ilk defa Halvetiyye âyini bu tekkede icrâ edilmiştir. Burası Halvetiyye’nin İstanbul’daki diğer bütün kollarınca tarikatın âsitânesi kabul edilmiştir. Cemâl-i Halvetî (v. 1494) burada irşad vazifelerini yerine getirdikten sonra halifesi Yusuf Sünbül Sinan (v. 1529) onun yerine geçmiştir. Böylelikle Sünbüliyye tarikatı kuruluş sürecine girmiştir ve zamanla halk arasında bu bölge Sünbül Efendi Camii olarak nam salmıştır. Kıdemli bir tekke olan Sünbül Efendi Âsitânesi İstanbul şeyhlerinin burada bir araya gelerek istişareler yapıp karar aldıkları bir mekândır, dolayısıyla bu kadim mekân “Merkez Tekke” ismiyle şöhret bulmuştur. Tarih boyunca her yıl on muharremde burada aşûre pişirilmiş ve herkese dağıtılmıştır. Görkemli aynı zamanda hüzünlü bir merasim eşliğinde mersiyeler okunarak, tevhidler sürülerek on muharrem yâd edilmiştir. Gecesinde ise devrân-ı şerîf ile hitam bulan merasime çok sayıda farklı tarikten şeyhler iştirak etmiştir. Günümüzde bir vakfa ev sahipliği yapan bu kadim mekânda aşûre geleneği devam etmektedir. İDTMAUT Tasavvuf, İrfan ve Meydan Meşkleri Bölümü de üzerine düşen görevi yerine getirerek burada sürdürdüğü faaliyetlerle büyük bir medeniyetin gelecek nesillere aktarılmasında önemli rol oynamaktadır.

