Mevlevî Mukabelesi

Hz. Pîr Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin (ks) düşüncelerinin bir tarikat kimliğine bürünüp teşkilatlanmasıyla kurulan Mevlevîlik tarikatında ana merasim semâdır. Semâya “Mevlevî Âyîn-i Şerîfi” veya “Mevlevî Mukâbelesi” de denilmiştir. Mukâbele sözlüklerde karşı karşıya gelme, cemâl cemâle olma anlamlarına gelir. Mevlevîler üç devirden oluşan Sultan Veled Devri’nde kırmızı postun önünde karşılıklı olarak birbirlerine selâm verirler yani mukâbelede bulunurlar. Bu yüzden “Mevlevî Mukâbelesi” tabiri uygun görülmüştür. Mevlevî Mukâbelesinde yapılan hareketler, giyilen kıyafetler ve ritüeller Allah’ın kelâmına ve hadîs-i şerîflere işaret eder. Allah Teâlâ’yı zikreden semâzenler bir ayna misali gelen vâridatı (feyiz, mâna, ilham) yansıtmak ve paylaşmak için meydana çıkmışlardır. Bu dünyaya geliş, gidiş, devir, felekler, melekler, ölüm, diriliş, hayat bulma gibi mânalar Cenâb-ı Mevlânâ ve Mevlevîler tarafından bir merasimle meydana konulmuştur adeta. Mevlevî Mukâbelesi yüzyıllardır Mevlevîhânelerde icra edilen bir merasimdir. Mevlevîhâneler Anadolunun hemen hemen her yerinde, İstanbul’un merkez noktalarında, Peç’te, Kahire’de, Saraybosna’da, Girit’te, Medine’de, Kudüs’te, Filibe’de, Selanik’te yani Osmanlı coğrafyasının neredeyse her yerinde medeniyetimize hizmet etmiş müesseselerdir. Tarih boyunca yüz yirmiden fazla mevlevîhanenin olduğu bilinmektedir. Bu Mevlevîhânelerde icra edilen Mevlevî Mukâbelesi bugün İstanbul Devlet Türk Müziği Araştırma ve Uygulama Topluluğu Tasavvuf İrfan ve Meydan Meşkleri Bölümü ile Galata, Yenikapı, Bahâriye, Kasımpaşa Mevlevîhâneleri başta olmak üzere devletimizce restore edilen sair mevlevîhânelerde, yurt içi ve yurt dışında aslına uygun bir şekilde icra edilmektedir.