Mevlevî Mukabelesi

Semâ, Hz. Pîr Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin (k.s.) düşüncelerinin bir tarikata dönüşmesiyle ortaya çıkan Mevlevîlik yolunun ana merasimidir. Bu ayine tarihte “Mevlevî Âyîn-i Şerîfi” ya da “Mevlevî Mukâbelesi” adı verilmiştir. “Mukâbele” kelimesi, sözlükte yüz yüze gelme, cemâl cemâle olma anlamına gelir. Nitekim Mevlevî dervişleri, merasim öncesinde kırmızı post önünde birbirlerine selâm vererek karşı karşıya gelir; bu yönüyle ayin bir ruhsal “mukâbele” (karşılaşma) anlamı taşır. Semâ’da yapılan her hareket, giyilen her kıyafet ve icra edilen her ritüel; Kur’an-ı Kerim ayetlerine ve Hz. Peygamber’in (s.a.s.) hadislerine atıfta bulunur. Semâzenler, adeta bir ayna gibi ilahî feyzi yansıtan, Allah’ın isimlerini zikrederek bu dünyadaki yolculuğu manevî bir anlamlarıyla temsil eden gönül erleridir. Semâ ayini, Mevlevîhânelerde yüzyıllardır aslına uygun biçimde icra edilen bir ritüeldir. Bu ayin, varlık âlemine geliş, yaratılış, dönüş, diriliş ve fâni hayattan hakikate yolculuk gibi sembollerle örülmüştür. Hareketler dairesel bir formda icra edilir; bu, Allah’a giden yolda herkesin eşit olduğunu sembolize eder. Dervişler bu dönüşü, kalbe doğru ve kalp üzerinde murakabe ederek yaparlar. Osmanlı coğrafyasında Anadolu’dan Balkanlar’a, Mısır’dan Kudüs’e, Medine’ye, Selanik’e kadar uzanan geniş bir alanda yüzlerce Mevlevîhâne kurulmuştur. Galata, Yenikapı, Bahariye ve Kasımpaşa gibi merkez Mevlevîhânelerde icra edilen bu kadim ayin, bugün T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı İstanbul Meydan Meşkleri Topluluğu tarafından, yurt içi ve yurt dışında büyük bir özenle aslına uygun olarak yaşatılmaktadır.