Semah
Bektaşî Semahı Kadim bir zikir ve manevî dönüşüm merasimi Bektaşilik Anadolu’nun dört mânevî direğinden biri kabul edilen 13. yüzyılda Horasan erenlerinden Hünkâr Hacı Bektâş Velî Hazretleri’nin öncülüğünde şekillenmiş köklü bir irfan yoludur. Hacı Bektâş-ı Velî'nin yolunu takip eden büyüklerin nefeslerinden, hikmetli sözlerinden beslenen bu yol, zamanla Anadolu'nun en etkili tasavvufî geleneklerinden biri hâline gelmiş, hem halk katında hem de Osmanlı ordusu nezdinde karşılık bulmuştur.
Bektâşîlik tarikatının ayinleri ve erkanı “Dört Kapı Kırk Makam” olarak bilinen tasavvufî anlayış çerçevesinde şekillenmiş, semah da kendine bu geleneğin içinde özel bir yer edinmiştir. Tarikat mensuplarınca icra edilen semah, yalnızca ritmik bir hareket değil, aynı zamanda bir mânevî seyri sülûkun (ruhsal yolculuğun) temsili olarak kabul edilir, sâlikin içsel dönüşümünü ve Hakk’a yakınlaşma sürecini remzeder.
Semah, “Âyin-i Cem” adı verilen toplu zikir meclislerinde, hizmet ehli olan zâkirlerin bağlama eşliğinde söyledikleri nefeslerle birlikte icra edilir. Dervişler, bu kutsi nağmelere ritmik hareketlerle eşlik ederken, semah boyunca “gülbank” adı verilen dualar okunur. Böylece semah, hem sözle hem bedenle yapılan çok katmanlı bir zikir hâlini alır.
Semahın şekli ve ismi, Anadolu’nun farklı bölgelerinde yaşayan Bektâşî topluluklarının diline ve yöresel kültürüne göre “samah”, “semağ”, “zamah”, “zemah” gibi farklı varyantlarla anılmıştır. Bu çeşitlilik, geleneğin ne denli geniş bir coğrafyada yaşatıldığını ve halkla ne kadar iç içe olduğunu gösterir.
Bugün bu kadim zikir geleneği, İstanbul Meydan Meşkleri Topluluğu bünyesinde, sanatçılarımızdan Hüseyin Cem Durak’ın riyasetinde aslına uygun şekilde yaşatılmakta ve icra edilmektedir. Hem estetik hem de mânevî boyutu güçlü olan semah icrası, günümüz insanını derin köklere sahip bir kültürle buluşturmakta ve geçmişten geleceğe uzanan bir irfan köprüsü kurmaktadır.

